1993 yılında, 20’li yaşlarının başındaki öngörülü, yenilikçi ve cesur 3 girişimci kardeş tarafından kurulan, şimdiki adıyla EM GROUP olarak faaliyet gösteren şirket, ticaret hayatına hipermarketler için çiğköfte üretimiyle başladı. Şu anda şirketin Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapan Erdoğan GÜNER’in önderliğinde kurulan şirketin, yeme içme işletmeciliği sektöründe yurt dışında en fazla şubesi bulunan Türk markasına dönüşmesinin ardında, uluslararası disiplinlerin kati kurallarla uygulandığı, bir meslek hayatı başlangıcı bulunuyor. Hayalleri yaşadığı coğrafyanın çok daha ötesine ulaşan, 10’lu yaşların ortasından itibaren sürekli kendi işini kurma fikrini kafasında planlayan Erdoğan GÜNER, bu hedeflerinin başlangıç adımı için 1992 yıllarının sonunda önce Bursa’ya ardından da İstanbul’a gelir. O dönemde Bursa’da çalışan kardeşi Ahmet GÜNER ile birlikte, gazetelerdeki iş ilanlarına güvenerek İstanbul’a doğru yola çıkarlar ve 2 gün içinde de İstanbul’daki çalışma hayatlarına başlarlar.
Uluslararası çalışma disiplinlerine harfiyen uyarak başlayan bir iş hayatı…
İstanbul’daki ikinci işi için 200 kişi arasından seçilen Erdoğan GÜNER; yurt dışında eğitim alan, Türkiye’de seyyar satıcı tezgahında ilk kez vergi verip daha birçok ilkin öncüsü olan, prensipler söz konusu olduğunda sıfır tolerans uygulayan bir girişimcinin yanında çalışmaya başlar. Yaşadığı geçici bir sakatlık yüzünden sol eli ile çalışmak zorunda kalan, tek seferde 50 kilo çiğköfte yoğuran 4 kişiden biri olan GÜNER’in ilk dersi, fişini kaybettiği bir ödemenin tutarına karşılık gelen 15 günlük maaş kesintisi olur. O dönemde Fransız asıllı bir hipermarket için üretim yapan şirkette kısa sürede birçok sorumluluğu üstlenen Erdoğan GÜNER’in aldığı onlarca dersten bir diğeri de patronun arkadaşı olması sebebiyle güven duyduğu bir tedarikçiden 40 adet lavaş almaya gitmesiyle başlar. İş hayatının en acımasız yanlarını öğretme amacında olan patronu, bu kez de 39 adet olarak gelen lavaşın neden sayılmadığının hesabını sorar ve ticarette “güven kontrole mani değildir” ilkesini kalıcı bir şekilde öğretir. GÜNER’in bu süreçte aldığı son ders ise, iş hayatında hiçbir çalışanın vazgeçilmez olmadığıdır.