Türkiye ve dünya ülkelerinde birçok üniversite de bölümü olan Antroploji bilimi, sosyal bilimlerin alt dallarından birisidir. Genel tabir olarak ırk bilimi olarak açıklanabilir. Geçmişten günümüze insan ırkının davranışlarını ve geleneklerini incelemek, insan ırkının primatlarını ortaya koymak gibi görevlere sahiptir. Bu bilim dalı teknoloji ile beraber kendini yenileyerek sürekli gelişmekte olup iş alanları da buna mukabil geniştir.

Hemen hemen her üniversite de bir bölümü bulunan antropoloji üniversite programlarına göre eğer hazırlık bölümü varsa 5 yıl, hazırlık bölümü olmadan 4 yıl olmaktadır. Üniversiteler de fen edebiyat ve dil tarih coğrafya fakültelerinde bulunmaktadır.

Tarih, arkeoloji ve sosyoloji bölümleri ile paralel derslere sahip olan antropoloji bölümlerinde okutulan dersler;

• Fiziki antropoloji
• Paleoantropoloji
• El izleri antropolojisi
• Primatoloji
• Osteometri
• Fotometri
• Evrim tarihi
• Biyometri
• İstatistik
• Genetik metotları
• Genetik ilkeleri
• Irklar
• Evrimin genetik temelleri
• Ekoloji
• Kültür tarihi
• Eskiçağ tarihi

Gibi bölüm alan dersleri okutulmaktadır. Antropoloji bölümü için temel olan ders genel olarak evrim ve biyometri olarak gözükse de arkeoloji ders alanında bu bölüm için son derece mühimdir.

Buradan mezun olan gençler "Antropolog" ünvanı alarak iş hayatlarına atılabilirler. Müze araştırmaları ve arkeolojik kazılar da kesinlikle antropologlardan faydalanmak gereklidir. Suç mahallerinde aranan cesetler için kimlik belirleme konusunda polis merkezlerinde görev alabilirler. Adli tıp alanında iş imkanına sahip olup burada doktorların kemik yaşı bulma ya da kimlik tespitinde yardım ederler. Kültür bakanlığı, tabiat tarihi müzeleri, doğa tarihi müzeleri, milli folklor enstitüsü gibi devlet kurumlarında iş imkanı bulunmaktadır.

Bu bilim dalı ilk olarak Charles Darwin öncülüğünde kurulumuna ilham olmuşsa da esasen tarihi daha eskiye dayanmaktadır. Avrupa da ve dünya da bilimsel çalışmaların ağırlık kazanarak sadece sanayi ve endüstri alanında değil antropoloji çalışmaları da ağırlık kazanmıştı. Özellikle Montaigne ve Rousseau gibi ünlü yazarlar antropoloji tarihinin başlangıcı olarak kabul edilmiştir.

İnsanın doğayı merak etmesi, hayvanlar aleminin ilginçliği, dünyanın ve doğanın gizemini anlamaya çalışmak bilim adamlarını araştırmalara itmiş bu dönem de meraklı araştırmacıların yaptıkları kazı çalışmaları sonucu ulaştıkları insan kemikleri ve hayvan fosilleri merakları arttırmıştı. Giderek büyüyen etnik insan genetik tarihinin araştırılma konusu olmuş Darwin'in bulguları da bu döneme damgasını vurarak insan tarihi açığa kavuşmaya başlamıştı. 20 yüzyıl başı itibari ile bir akademik disiplin olarak kabul edilen antropoloji artık üniversiteler de okutulmaya başlanarak mısır ve antik tarih kentlerinde ki buluntuların ortaya çıkarılması ile kültürler arası iletişim ve soru işaretlerinin son bulmasını sağlamıştır.